Günümüz muharebesinde zaman ve hız, elinizdeki silah gücünden dahi önemli olabilir. Muharip uçakların çok büyük boyutlara sahip tanker uçakları ile havadan yakıt ikmali yapmasının avantajları olduğu kadar dezavantajları da bulunuyor. Airbus A330 MRTT ve Boeing KCR-135 Stratotanker gibi geleneksel tanker uçakları:
- Radarda yüzlerce kilometre öteden tespit edilir.
- Muharebe hava sahasında görev yapamaz. Yakıt ikmali muharebe alanından yüzlerce kilometre ötede güvenli alanda gerçekleştirilir. İkmal alacak muharip uçağın görev alanını terk etmesi gerekir.
- Kaybı halinde telafisi çok zordur. Maliyet ve can kaybına sebebiyet verir.
- Yavaştır.
Avantajları ise çok miktarda yakıt taşıması ile çok fazla uçağın yakıt ihtiyacını gidermesidir.
Tanker İHA’lar ise:
- Radarda boyutları ve tasarımları sebebiyle daha zor görünür.
- Doğrudan muharebe hava sahasında, riskli bölgelerde görev yapabilir. Yakıt ikmali almak için muharip uçakların görevi bırakıp bölgeden ayrılması gerekmez.
- Kaybı halinde telafisi nispeten daha kolaydır. Can kaybı yoktur.
- Hızlıdır.
Dezavantajları ise az miktarda yakıt taşıyacak olması sebebiyle yalnızda 2-3 adet muharip uçağa ikmal gerçekleştirecek olmasıdır.
ABD’nin insansız tanker uçağı çalışmasının ilk örneği Boeing MQ-25 Stingray dünyanın ilk insansız tanker uçağıdır. Eylül 2019’da ilk uçuşunu yapmış ve Haziran 2021’de ilk havadan yakıt ikmalini F/A-18 Süper Hornet’e gerçekleştirmiştir. İlk yakıt ikmalinde yaklaşık 147 kilograma eşdeğer yakıt transferi gerçekleşmiştir. Sonraki yakıt ikmal testi ise F-35C ile yapılmıştır. ABD MQ-25’lerden donanmasında kullanmak üzere 72 adet envantere almayı planlamaktadır.
Ülkemizde 7 adet Boeing KCR-135 Stratotanker tipi havadan yakıt ikmal uçağı bulunmaktadır. Fakat Türkiye’nin TCG Anadolu Çıkarma Gemisi ve TF-2000 Destroyeri gibi platformlar ile Türk Donanmasını bir mavi su donanması haline getirme planları var ise, insansız tankerlere sahip olması bir zorunluluktur. Türkiye’nin Tanker İHA geliştirmeye başlaması isabet olacaktır. Hatta Baykar MİUS muharip insansız uçak sisteminin ufak bir modernizasyon ile havadan yakıt ikmali alabilecek kabiliyetine kavuştuğunu görmemiz çok uzak değildir. Bu sayede bir insansız tanker uçağı, insansız muharip jete yakıt ikmali gerçekleştirebilecektir. F-16’larımız da muharebe/görev anında bu teknolojiden fazlasıyla yarar görecektir.
Havadan Yakıt İkmal Yöntemleri

Havada yakıt ikmali yapmak için “Probe-and-drogue” ve “Flying Boom” adında iki ana yakıt aktarım sistemi bulunur. Her iki sistemin de artıları ve eksileri vardır. Probe and drogue’da aynı anda birden fazla uçağa yakıt ikmali yapılabiliyor fakat aktarım uzun sürmektedir. Aynı zamanda aktarım borusu tam kontrol edilemediği için kötü hava şartlarına müsait değildir. Boom’da ise çok daha hızlı ikmal yapılır ve kötü hava şartlarında güvenlidir. Fakat aynı anda sadece bir uçağa ikmal yapılabilmektedir. Aynı zamanda Boom sisteminde tanker uçağın arka tarafında bir operatör bulunması gerekmektedir.
Probe and Drogue yöntemi kullanan bazı uçaklar: F-35B/C, F/A-18, Jas-39, Eurofighter Typhoon, Dassault Rafale, Su-30, Su-35, Mig-29, helikopterler…
Flying Boom yöntemi kullanan bazı uçaklar: F-35A, F-22, F-15, F-16, F-4, B-52, C-5 Galaxy…
MQ-25 Stingray insansız tanker uçak da Prob and Drogue yöntemi kullanmaktadır. Bu sistemde iki hava aracı arasında ikmal bağlantısını kurma görevi daha çok ikmal alacak olan pilotta olduğu için tercih edilmiş olabilir.
Flying Boom yöntemini de tamamen otonom hale getirmek için dünyada bazı çalışmalar sürmektedir. Airbus A330 MRTT, boom sistemi ile otomatik hava yakıt ikmali için sertifikalı ilk tanker oldu. Sertifika, İspanya Ulusal Havacılık ve Uzay Teknoloji Enstitüsü (INTA) tarafından verildi. Ülkemizde henüz bu konu ile ilgili bir çalışma bulunmuyor. Fakat HAVELSAN’ın böyle bir işin altından kalkabileceğini düşünüyorum.

Dünyada Yeni Nesil Hava Konsepti
Dünyadaki yeni nesil hava kuvvetleri teknolojilerine baktığımız zaman da hız ve zamana verilen önemin arttığını görüyoruz. Örneğin 6. Nesil İngiliz TEMPEST uçağına baktığımız zaman; modüler, sökülüp takılabilen yapıları nedeniyle çok daha hızlı ve kolay bakım yapılabilmesi planlanıyor. Yani tıpkı bir lego gibi tasarlanacak ve sadece bir iki saat içerisinde arızalı/bakım gereken kanat, motor vesaire sökülerek tekrar uçuşa hazır hale gelecek.

Rolls Royce da TEMPEST’e özel olarak motor geliştiriyor ve bu motorda kullanılmak için mikro robotlar da geliştiriyor. Bu mikro robotlar uçak yere indiğinde ve hangara çekildiğinde bu robotlar yerlerinden çıkıp motorda gezmeye başlayacaklar. Hasarlı, yıpranmış kısım var mı kontrol edecekler. Bulunan problemi de ya kendileri müdahale ederek çözecek ya da yer ekiplerine rapor edecekler. Hatta daha uçak havadayken bu mikro robotların yer ekiplerine haber vereceği söyleniyor.
Tüm bu teknolojilerden anlıyoruz ki gelecek hava teknolojileri uçağı pist üzerinde olabildiğince az tutmak üzerine. Muharebe anında uçakların pistte geçirdiği her dakika büyük kayıptır.
Hatta kim bilir belki önümüzdeki yıllarda havadan mühimmat ikmali yapıldığını dahi görebiliriz. Belki de ABD sessiz sedasız bu konu hakkında ön çalışmalara başlamıştır bile…
Arap-İsrail Savaşında Zaman ve Hız
Zaman ve hızın hava kuvvetlerindeki önemi için günümüze en yakın örneklerden biri; 1967’de çıkan Altı Gün Savaşı, diğer adıyla Arap-İsrail savaşına bakarak bitirelim:
“Mısır, İsrail sınırına 100 bin asker yığmıştı ve askerler hazırda bekletiliyordu. Mısır’ın 53. ve 33. komando taburu da Ürdün’e kaydırılmıştı. Ürdün’deki Mısır’a ait 53. ve 33. komando taburlarının hedefinde İsrail’deki bir çok stratejik nokta vardı. Planlara göre bu komandolar savaş başlayınca içeri sızacak ve kendilerine verilen hedeflere nokta atışı yapacaktı. İsrailliler ise topladıkları istihbarat yardımıyla Mısır’ın elindeki savaş uçaklarının neredeyse tamamının yerini tespit etmişlerdi. Ayrıca bir çok askeri hedef de tespit edilip koordinatları belirlenmişti. Bir emirle 24 saat içinde İsrail savaş uçaklarının 1,000 sorti yapması ve aynı sayıda hedefi vurması mümkün olabilirdi. Ayrıca bu tempoyla her gün en az 1,000 adet hedef vurulabilirdi. Birkaç gün sonra savaş başladı…
İsrail, bazı hava üslerinde park halindeki uçakları vururken, bazılarında da kalkış pistleri vuruyordu. Mesela bir hava üssünde 10 tane savaş uçağı ve sadece bir kalkış pisti vardı. Burada kalkış pistini vurmak demek 10 uçağın da hareket etmesini engellemek demekti. Vakit nakitti ve İsrailliler mümkün olan en kısa zamanda Mısır hava kuvvetlerine mümkün olan en büyük zararı verip geri dönmek istiyorlardı. Mısırlı pilotların çok azı uçağına ulaşabilmişti ve ulaşabilenler de pistlerin bombalandığını görüp geri dönmüştü. Uçaklar hedeflerini çok büyük bir isabet oranıyla vuruyordu. Bombasını bırakan uçak 20 dakika sonra üsse geri dönüyor, 8 dakika içinde yeniden bomba ve yakıtla yükleniyor ve 10 dakikalık bir dinlenmeden sonra yeni bir sorti için havalanıyordu. Böylece her saat başı 1 sorti yapmak mümkün oluyordu. Saldırıda Dürendal adındaki 85 kg’lik akıllı bombalar kullanılıyordu ve hata payı çok azdı. Bu bombaların düştüğü yerde 5 metre çapında 2 metre derinliğinde kraterler oluşuyordu. Yani bu bombaların bir tanesi bir kalkış pistini kullanılamaz hale getirebilirdi. Birkaç saat içinde bölgedeki Mısır’a ait tüm askeri hava alanları alevler içinde kalmıştı.

Saat sabah 8’de Mısır’ın en önemli 3 askeri hava alanına toplam 75 sorti yapılmıştı. Sina bölgesindeki 4 askeri hava alanı tamamen haritadan silinmişti. Mısır’ın çeşitli yerlerinde bir çok askeri hava alanı ya kullanılamaz hale getirilmişti ya da haritadan silinmişti. Yaklaşık 1 saatlik sürede Mısır hava kuvvetleri 204 savaş uçağını kaybetmişti. Bu da Mısır’ın elindeki tüm savaş uçaklarının yarısı demekti. Üstelik bu uçakların sadece 9 tanesi havada ve geri kalanlar yerde imha edilmişti. Sonuca baktığımızda İsrail tek başına Mısır, Suriye, Ürdün ve Irak’a karşı savaşı rahatlıkla kazanmıştır.”
Yorum Ekle